Kim bilir ki bir gün kalkıp sırf kız kardeşi evleniyor diye Gaziantep’e giderek oraları gezip oranın insanları ile tanışıp sohbet edip farklı bir macera içerisinde olacağımı ?

03.09.2019 saat gece 00:27, kız kardeşimin Trabzon’daki kınası sona ermiş eve gelinmiş ve yarın damat, ailesi ve can dostum, çocukluk arkadaşım ile birlikte sabahtan Gaziantep’e gideceğimi öğrendim. Gece erken yatıp sabah erken kalkmamız gerekir iken gece saat 03:00’de yatıp sabah 08:00’de annemin ‘Kalk Kutay’ı ara gelsin kahvaltı yapalım, yola çıkacaksınız’ demesi üzerine uyanıp Kutay’ı aradığım da yolda olduğunu öğrendim. Maceraya atıldığımı hissediyordum fakat bunun normal sıradan bir düğün telaşı olduğuna kendimi inandırarak hareket ediyordum.
Saat 11:30, herkesle vedalaşıp yola çıktık ve hayatım da ilk kez Güneydoğu yolculuğu yapıyordum. İlk durağımız düğünün gerçekleşeceği yer Gaziantep olacaktı. Rotamız Zigana Dağı, Gümüşhane, Erzincan, Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş, Gaziantep olarak belirlenmişti. Kayseri’ye gelene kadar normal sıradan ara sıra duraklamalar ve navigasyon üzerinden yol haritamıza bakılarak gidilen bir yolculuk olarak geçti fakat sıra Kayseri’ye geldiğin de işler biraz daha heyecanlı ve sevecen olmaya başladı. Hani bahsetmiştim ya can dostum, çocukluk arkadaşım; Kutay. Biz çocukluktan beridir deli dolu yaşadık. Sırf mangal yapmak için Trabzon’dan kalkıp İzmit’e arkadaşımızın yanına gidebilecek kadar deli dolu yaşadık. Şuanda size anlatacaklarımdan sonra da ‘Adamlar hayatını yaşıyorlar ya şuraya bak’ diyebilirsiniz. Fakat rica ediyorum küfürlü bir şekilde tepki vermeyin hislerim kuvvetlidir. 🙂

Kayseri-Elbistan yolu üzerinde bir benzin istasyonunda ihtiyaç molası verdik ve bir kaç yiyecek içecek aldık. Gitmeden önce biraz oturup dinlenelim dedik. O sırada Kutay ile göz göze geldiğimiz de Kutay’ın gözlerinin parladığını farkettim aklında yine bir delilik vardı anlamıştım. Bana;

-Fotoğraf makinesini kap gidiyoruz karşıya şu tarlaya baksana efsane fotoğraf çıkar.
+Yav oğlum iş çıkartma ya otur az dinlenelim.
-La kap haydi ışık kaçacak yürü.
+Bekle bekle..

Fotoğraf makinesini çıkartıp yolun karşısındaki tarlaya dalarak Kutay’ın tabiri ile ‘Tarlanın Ağası Pozu’ fotoğraflarını çektik. O sırada yolun gerçekten de boş olduğunu fark ettik. Yolun tam ortasındaki şerite oturdu; ‘Beni şu karşıdan çek, afilli olsun.’ dedi. Biz arkamızdan gelen tırın farkındaydık fakat tır gelene kadar çekeriz dedik, çektik. Tır gitti, sıra bana geldi. Ben oturduğum da Kutay asfalta odasındaki halı gibi uzandı. (Ki odasın da halı bulundurmaz.) Beni bilen bilir, lakap olarak ‘Ayaklı Teknoloji’ olarak bilinir idim bir ara. Bunun sebebi her nereye gidersem gideyim yanımda; fotoğraf makinesi, bilgisayar, power bank, tripod, ekstra ışık vb. elektronik eşyalar bulunur. Hatta yaşadığım şehir de dışarıya çıkıp dolaşırken bile cebimde şarj aleti, kulaklık, hard disk bulunabilir bu benim için gayet normal bir şeydir. Fotoğrafları çektikten sonra çantamdaki bilgisayarı çıkartıp fotoğrafları telefonumuza aldık. Sonuç mu ?

Sonuç beni gerçekten de cezbetti. Yolun üzerinde fotoğraf çekme faslımız Kayseri-Elbistan yolu üzerinde şimdilik sona ermiş fakat Gaziantep’te tekrardan devam edecekti. Ben Trabzon’luyum. Ben denize alışkın, sahil yolu boyunca aydınlık yola alışkın bir insanım. Kahramanmaraş’a girene kadar otoban boyunca doğru dürüst bir ışık göremedim. Kahramanmaraş’tan çıkıp Gaziantep yoluna girdiğimiz sırada tekrar ışıksız ortamlara giriş yapmış olduk fakat şunu söylemeden geçmeyeyim Kahramanmaraş’ta yol kenarında durup herhangi bir çiğköfteci dükkanın da çiğköfte yemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Ben ki çiğköfteye aşık bir insanım böyle tatlı lezzet görmedim.

Gaziantep’e vardığımız da saat gece 23:35’di. Eve girildi, üstler değişildi ve uyuduk. Ertesi günler de Trabzon’dan akrabalarımız ve ailem geldikten sonra hep beraber bağ evine gidildi. İşte ikinci kez asfalta yatma fikri burada canlandı. Kuzenim Tolga, ben ve Kutay babamdan arabayı alıp yakınlardaki marketin yanında bulunan Antepia denilen bir yere giden yol üzerinde durduk. Sağımız, solumuz ucu bucağı belli olmayan çorak bir tarla. Tarla üzerinde fotoğraflar çekildi ve sıra asfalta geldi. Sonuç mu ?

Bazen, dostlarınız ile yaptıklarınız sizin için çok değerli gelir.
Bazı zamanlar da ise dostlarınız sizin için boğucu olabilir.
Aileniz sizin için her zaman boğucu bir tavır sergiliyor olabilir.
Fakat unutmayın ki tüm yaptıklarınız da ya dostlarınız yanınızdadır ve sizler ile birlikte gülüyordur ya da aileniz. Hiç bir zaman yabancı birisi ile oturup, sohbet edip, gerçekten gülüp, eğlenip, dertleşip, eğlenceli fotoğraflar çekilemezsiniz. Çünkü;

Gerçekten gülüyorsanız, o kişi sizin için yabancı değildir.
Sahte gülüşler atıyorsanız, hem kendinizi kandırıyor hem karşınızdaki insana yalan söylüyorsunuz demektir.

Sizi karşı cinsten birisi güldürüyor ise sizinle flört ediyor demektir, kendi cinsinizden birisi güldürüyor ise o kişi sizin dostunuz demektir.

Şimdi bunu yazınca ‘Oooo ben gün de kaç kişi ile flört ediyorum la o zaman ?’ diye çelişki de kalacaksınız eminim. Benim için “FLÖRT” kelimesi, karşılıklı iki kişinin birbirlerine kur yapması değil, iki kişinin birbirlerini mutlu etmesidir.

Şimdi kendinize sorun bakalım;

Gerçekten gülüyor musunuz ? Yoksa gülmek sizin için bir taklit yeteneği mi ?