Aslında o kadar çok kullanıyoruz ki bu kelimeyi farkında değiliz. Ben erkek olduğum için örneklerimi hep kadın/kız kullanıyorum feminist arkadaşlarım bundan rahatsız olmasınlar lütfen. Her neyse konumuza dönersek, kız arkadaşımızdan ayrılıyoruz, bu kelimeyi kullanıyoruz. Terk ediliyoruz, bu kelimeyi kullanıyoruz. Birisi tarafından kötü bir olaya veya iftiraya maruz kalıyoruz, bu kelimeyi kullanıyoruz. Peki neden? esas konumuz aslında bu.

NEDEN?

Sorgulamak aslında şu dünyadaki en güzel fakat bir o kadar da en kötü olay. Örnek verecek olursak kız arkadaşınız sizden ayrılıyor. Neden? diye soruyorsunuz verdiği cevap sizin kalbinizi kırıyor ve bu kelime hayatınızdaki en kötü durum oluyor. Bir başka örnek verecek olursak, yolda giderken ayağınız takılıyor düşüyorsunuz yanınızdan onlarca kişi geçip giderken bir kişi elinden tutup kaldırıyor ve ona teşekkür ediyorsunuz. Kendisine soramıyorsunuz fakat kafanızda sürekli dönüp duruyor; Neden?
Büyürken sürekli merak edersin, merak ettiğin için soru sorarsın ve büyüklerinin bu soruları yanıtlamaktan kaçmak için verdikleri yanıt klişe haline gelir. Bu klişe “Fazla merak iyi değil” klişesidir. Aslında bir taraftan doğru bir taraftan yanlış bir cümledir. Çünkü merak ettiğin için üzüldüğün gibi merak ettiğin için sevinebilirsin. Ben 23 yaşındayım ve bugüne kadar mesleğim konusunda kazanabildiğim tüm tecrübelerimi bünyemdeki merak olayının fazla olmasından dolayı kazandım. “Neden?” sorusunu her zaman merak ettiğin için kurarsın. Ben 7 yaşında bilgisayar ile tanıştım. Benim bilgisayar ile maceram her zaman duyduğunuz veya gördüğünüz gibi olmadı. Ben 1. sınıfı benden 4 yaş büyük olan ablamın 5. sınıfı okuduğu, İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde Hasan Ali Yücel İlköğretim Okulu’nda (Şu anda yıkılarak yerine camii yapıldı.) beraber okuyorduk. Okulun o dönem “Microsoft Office 98 Programları Sertifika Programı” olarak adlandırdığı bir kursu vardı. Bu kursta hem bilgisayarın kullanımı hem Microsoft Office Programları öğretilecekti. Ablamı bu kursa kayıt edebilmek için o kursu veren branş öğretmenleri eve gelerek annem ve babam ile görüştüler. İkna ettiler ve gittiler. Onlar gittikten sonra ben babam ile annemi ikna etmek için yalvarıyordum fakat nafile. Çünkü bu kurs sadece 5-6-7-8. sınıf öğrencileri için verilecekmiş. Bundan dolayı beni kursa almadılar. Ağladım. Çok ağladım. Kimsenin umurunda olmasa bile. Kurs başlamıştı, ablam kursa gidiyordu. Eve geldiği zamanlar evdeki Windows 98 bilgisayarımızda öğrendiklerini uyguluyordu. Ablama “Abla bana da öğretir misin?” dediğim zaman “Hayır, sen bozarsın.” diyerek cevap vermişti. Benim babam tır şöförü olduğu için sürekli yurt dışına gidiyordu. Yine yola gittiği bir dönem de ablama “Abla noolur bana da öğret bilgisayarı kullanmayı” dedim fakat yine bana “Hayır Mert. Sen bozarsın.” diyerek bilgisayarı kapatıp dışarıya arkadaşlarıyla oynamaya çıktı. Şimdi, buraya kadar sıkılmadan okuyup geldiyseniz eğer “Biz bunları neden okuduk?” diyebilirsiniz. En can alıcı taraf bundan sonrası. Çünkü şu anda bana bilgisayarı öğretmesi için yalvardığım ablam, evli ve dünyalar güzeli iki çocuk sahibi ve bilgisayarı bozulduğu zaman, tasarım yaparken işin içinden çıkamayınca, web sitesi yaptıracağı zaman beni arıyor. Ben mi? Ben ise GoDaddy Pro üyesi, Google Haritalar üzerinde dünya üzerinde ilk ve tek Freelancer olarak gösterilen, İYİ Parti Gençlik Politikaları’nın Medya, Tanıtım ve Bilişim Başkanı, WordPress uzmanı, fotoğrafçı, tasarımcı, yönetmen ve web tasarımcısıyım. Peki NEDEN? bunun sadece tek bir cevabı var.

Merak ettiğim için. Başka bir cevabı yok.